Termessoss’a Ekim’de gittim… Mükemmel bir zamandı; güneş yeterince ısıtıyor, gölge yeterince nefes veriyordu. Araştırmayı az yapıp beklentimi coşturmayayım dedim. O doruklara tırmandıkça büyülendim; kent önce doğasıyla sonra topografyaya yerleşimi ve kalıntıların zenginliği ile beni sarmaladı. Öyle bir noktada konumlanmıştı ki bir doruğa sırtını dayamış, diğerine tepeden bakarken dünyanın hakimi gibi hissettirdi. Hele o çift manzaralı tiyatronun sırtlarındayken rüzgar beni tarihin hayallerinde dolaştırdı.


Antalya merkezden 1 saate yakın mesafede Termessos’a gitmek için kuzeybatı yönünde seyahat ediyorsunuz. Benim bir sonraki hedefim Kibyra Antik kenti olduğundan sabah erken çıkıp yarım günü burada geçirdim. Milli park sınırından araçla girip nefis manzaralar eşliğinde, dolambaçlı yoldan antik kent kalıntılarının başladığı noktadaki otoparka park ettim. Burada bazı kalıntılar var ama asıl kenti dolaşmak için bir patikadan bir miktar yukarı tırmanıyorsunuz. Yani ayakkabı gibi ekipman açısından biraz doğa yürüyüşüne, rampaya da psikolojik olarak hazırlıklı gidilmesi iyi olur. Ben tüm rotayı dolaştım; aynı noktaya döndüğümde tahmini 8-10 km arasında yürümüş olduğumu tahmin ediyorum. Daha kısa rotalar da mümkün ama inanın zahmete değer!



Termessos Tarihi Bilgi
Termessos bugün Güllük adını taşıyan Solymos Dağı’nın dorukları arasındaki vadide, Anadolu’nun en eski halklarından Luvilerin soyundan gelme Solymler tarafından kurulmuş önemli bir antik kent. Orman içinde korunan ören yerlerinin en çarpıcılarından biri olup, aynı adı taşıyan Milli Park içinde yer alır. Güllük Dağı (Termessos) Milli Parkı, zengin bitki örtüsünün yanı sıra nesli tehlike altında olan hayvanları da barındıran özel bir bölgedir.

Şehrin tarih sahnesine çıkışı Büyük İskender’in MÖ 333 yılında kenti kuşatması ve Termessosluların güçlü bir savunma yaparak kenti teslim etmemesiyle olmuştur. İskender’in ölümünden sonra kent Ptolemyler tarafından alınmıştır. MÖ 189 yılında komşu şehir İsinda’yı zapteden Termessos’lular İsinda halkının şikâyeti üzerine Anadolu’daki Roma Kuvvetleri Komutanı Manlius Vulso tarafından cezalandırılmışlardır. Büyük ihtimalle aynı tarihlerde Termessos ile Likya Birliği arasında bir savaş da söz konusuydu. MÖ 71 yılında Roma ile arasında “dostluk ve ittifak” bulunan Termessos’un işlerinde bağımsız olduğu ve kendi kanunlarını kendileri yapacakları konusu da Roma senatosunca kabul ve tasdik edilmiştir.
MÖ 36’dan 25’e kadar Galatialı Amyntas’ın Pisidya’nın diğer kentleriyle Termessos’u da yönettiği bilinmektedir. Roma İmparatorluk döneminde ise şehrin bağımsızlığını koruduğu bastığı sikkelerden anlaşılmaktadır. Şehrin Bizans döneminde ve sonraki devirlerdeki durumu hakkında hiçbir bilgi bulunmamaktadır. Termessos kenti terk edildikten sonra yeni bir yerleşmeye tanık olmadığı gibi deprem ve doğal tahribin dışında oldukça sağlam ve iyi korunmuş ören yerlerinden biri olarak gösterilebilir.
Termessos, çok sayıda tapınağa ve çok geniş mezarlık alanlarına sahiptir. Mezarlarının çeşitliliği ve bezemeleri oldukça zengindir. Bunlardan Büyük İskender döneminin önemli komutanlarından Alketas’ın mezarı (MÖ 319) ve diğerleri şehir tarihine ışık tutmaları açısından da önemlidir. Anıtsal mezarların yanında çok sayıda savaşçılıklarını betimleyen kalkan motifli lahit, mezarlık alanında oldukça geniş bir yer kaplar. Antalya Müzesi’nde Termessos’a ait en ilginç eser Lahitler Salonunda sergilenen Köpek Lahdidir. Stefanos adlı köpeğe sahibesi tarafından yazılmış şiirsel kitabe benzersiz olmasıyla ayrı bir önem taşır.
Termessos, yerleşim biçimi ve savunma sistemleri ile doğanın sunduğu olanakları en iyi şekilde kullanan kentlerden biri olmuştur. Doğal ve kültürel değerleriyle dünya mirası olarak önerilen Güllük Dağı-Termessos Milli Parkı, 2000 yılından bu yana UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesinde yer almaktadır.

Kaynak: “Termessos” Dünden Bugüne Antalya [II. Cilt], Antalya İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü (2012)
Termessos Wiki Sayfası da BURADA.




