30/05/2019 – Datça
Dön dolaş dur…
Bana uzandığım yerde patisini uzatan yavrunun sıcaklığını tenimde hissettiğim gibi duymuyorum seni. Güneş yumuşakça yalıyor sallanan koltuktan sarkıttığım ayak parmaklarımı. Kucakladığım uzaktan gelen dalga sesleri, puhu kuşları ve dibimdeki sakin gırlama. Sen değilsin bunların hiç biri; belli ki bulutların esintisi öyle bir yükü taşımıyor böyle bir mesafeye.
Patinin sahibi bir iki okşamaya tamah edip yanıma kıvrılıyor. Başını yavaşça boynuma uzatıyor; dudaklarıma yaklaşıp kokluyor. Aynı senin gibi, sanki. Kırlangıçlar tepemizde fink atıyor. Bir horoz gökten şaha kalkmış güneşi kovalıyor. Okşuyorum seni, içimdeki yaralı izini.
İyice sırnaşıyor tekir. Bir tur atıyor etrafımda; kucağımda çörekleniyor. Sıcaklığı mahmur sabah serinliğinde ısıtıyor beni. Bulutlar geçiyor asil yıldızımızın önünden; gölgeli meltemde hafiften ürperiyor ayak parmak uçlarım. Yine de almıyorum onları içeri; tembel bir başkaldırış benimki.
Çizgili minderde uzanıyoruz birlikte; ben ve gırlayan kedi. Ne buradalığımızın farkındayız, ne de budalalığımızın. Bir elimi tüylerinin üzerinde gezdiriyorum istediği gibi. Sevgiye dokunmak peşindeliğimizi koyuyoruz ortaya; yarı çıplak ve aheste.
Oysa buraya seni unutmaya gelmiştim; sabah sabah öldürdün beni.