Kaş’a gidenlerin bildiği gibi Meis Adası bizim sahillere en yakın adalardan biri; en azından yerleşim yerleri arası mesafe en kısası. Açık deniz yüzme hobisi olanlar için de Kaş – Meis rotası tanıdık gelebilir. Dolayısıyla Kaş’tan Meis’e yüzmek teknik olarak mümkün. Ama bir ulaşım metodu olarak tavsiye etmiyorum… 🙂
Onun yerine Kaş merkezdeki feribot firmalarından birini seçip paşa paşa biletinizi almanızı, liman vergilerini (şimdi her iki liman da ayrı ayrı alıyor – şu anda Kaş 130 TL, Meis 5 Euro) ve yurt dışı çıkış harcınızı (neme lazım sistemler donar falan, tercihen bir gün öncesinden) ödemenizi tavsiye ediyorum. Yakınlığı ile doğru orantılı bilet ücreti de (25-30 Euro) süresi de (25-30 dk) en az olanlardan.
Feribotla gitmeyip tekne turu ile geçenler olduğunu duydum. Her ne kadar oradan oraya transfer işiyle uğraşmayıp kendini kaptanın ellerine bırakmak çekici gelse de benim tercihim bireysel hareket etmek oldu. Meis’te feribotun yanaştığı minik kasaba dışında gidilecek iki noktaya da denizden ulaşılıyor: Mavi Mağara ve St.George Beach. Detaylarına gireceğim bilahare ama her ikisine de küçük deniz taksileri limandan çok sık ve rahat gidip gelebiliyorsunuz. Üstelik zamanlaması ve plajın olduğu adada ne kadar kalacağınızı siz belirliyorsunuz.
Görülecekler…
Meis adası oldukça küçük; o yüzden uzun bir liste beklemeyin. Ama tekneden indiğiniz merkez o kadar sempatik ki sokaklarda ne kadar vakit geçireceğiniz tamamen size bağlı. Yine de birkaç çekim noktası var:
Meis merkezden başlarsak…Tatlı renklerde boyalı binaların arasından bir tur mutlaka atınç Sahilden içeri girip dar sokaklara dalmanızı tavsiye ederim.
Bir tane Likya Mezarı var… Pek ahım şahım bir eser değil ama madem adada dolaşıyoruz, neden olmasın? Hem yolu çok güzel; adanın arkasında doğru nefis manzara var. Hem de pek uzun bir tırmanış yok.
Meis’te mutlaka gidilmesi yer Mavi Mağara; adanın arka tarafında yolu olmayan bir deniz mağarası. Limandan tekneyle gidiliyor ve sadece sular yükselmeden önce ve sakin denizde girilebiliyor çünkü alçak bir girişi var. Ama içerisi kocaman ve muhteşem; görülmesi şart bence.
Limana daha yakın bir noktada, birbirine bağlı iki adacık üzerinde de Saint George Beach yer alıyor. Buna da denizden ulaşım var sadece. Ama limandan kalkan minik tekneler sizi Mavi Mağaraya götürüp gezdirdikten sonra buraya getirip bırakıyor ve istediğiniz aman gelip alıyor. Böylece denizin dibindeki bu taş plajda, minderli tahta şezlonglar üzerinde istediğiniz gibi güneşlenip akvaryum gibi suyun tadını çıkarabiliyorsunuz. Ekim’de bile su muhteşemdi. Şezlong için 10 Euro, fredo capucino için 5 Euro ödedim; böyle bir yer için fazla değil bence.
Günübirlik mi konaklamalı mı?…
Tabii ki kişiye ve şartlara göre değişir… Ama ben Kaş’ta kalıp günübirlik gidip geldim. Sabah 9:30 feribotu ile geçtim; 11:00’de de var. Akşam dönüş için de 16:00 / 23:00 seçeneklerinden erken olanı tercih ettim. Çünkü:
Sezon dışı olduğu için Kaş’ta konaklama daha uygundu. Meis’te konaklama seçenekleri nispeten daha az olduğundan bir tık daha pahalı.
Programım sadece bir gün ayırmaya yetiyordu. Aslında adanın tamamını gördüm; eksik kalmadı. Ama vaktim olsaydı o nefis plajda tam gün geçirmeyi, ada sokaklarında daha uzun dolaşmayı isterdim. Dingin bir hafta sonu için ideal olurdu; biraz da adanın ritmine uyumlanırdım.
Öğlen rıhtımda nefis bir yemek yedim; araştırma yapmadan canımın çektiği yere oturdum. Deniz ürünleri her adadaki gibi taze ve iyi yapılıyor. Ama gece konaklamalı gitseydim şöyle uzun uzun uzolu bir gece yapardım.
Sonuçta… Dar alanda kısa paslaşmalar yapıyorsanız Günübirlik Meis olur. Ama yakınlarda yaşıyor ve hafta sonu kaçıyorsanız ya da vaktiniz bol, aheste dolaşıyorsanız iki üç güne yayılır.
Aslında bu ilk Sakız ziyaretim değil; adaya ilk yıllar önce birkaç günlüğüne gitmiştim. Ama hem kısa bir geziydi hem de üzerinden çok zaman geçti. Resmi sezonun bitişinde, gayri resmi yani benim için en güzel sezonda tadını çıkararak bir Sakız tatili kararı yerinde oldu. Zira önce başka adalara da zıplayan bir program düşünmüştük; ama sonra vaktimizi yollarda geçirmeyelim ve adayı dibine kadar yaşayalım dedik. Pek doğru bir seçim olmuş; müzesinden kasabalarına kültürü, yerelinden afilisine mutfağı, tesisinden bakirine plajları ve tüm yolları ile Sakız’ı yedik bitirdik!
Sakız’da 8 Gün
Uzun uzun cümleler yerine Sakız’da geçirdiğimiz 7 gece 8 günlük programı madde madde yazıyorum ki okuması kolay olsun… Bu arada seyahat tarihimiz Ekim 2023:
Gün 1
Feribot varış 10.00
The Garden’daki evimize eşyaları koymaca
Çarşıda ıspanaki + meyve suyu + alışveriş
Eve yerleşme (14.00-18.00 Booking.com krizini çözmece)
Dolphina’da yemek 41 E 🙁
Gün 2
Kale’de kahve 🙂 (en iyi mastikli Grek kahve burada)
Kale içi gezi
Osmanlı hamamı
Değirmenler
Yemek: OYZEPI 36 E muhteşem Deniz mahsulleri 🙂
Ev molası
Kaledeki cafede canlı müzik ve kokteyl;16 E (2 adet)
Gün 3
Arkeoloji Müzesi
Merkezde uzun yürüyüş
Stou Giorgio yemek muhteşem mantar 🙂 40.5 E (mantar, köfte, Grek salata, sosis, ballı peynir kızartma, beyaz şarap 50’lik) pazar aileler kalabalık
Emporios yemek büyük porsiyonlar 54E (kalamar, şişte kabak, patates, peksimetli salata, 3 bira)
Dönüşte Armolia dan geçiş
Eve dönüş evde kokteyl saati
Gün 5
Olimpi köyü ziyaret, kahve x 2 5 E
Mesta kasabası, 14.5 E kahve x 2 ve portakalopita + dondurma mastika
Deniz kenarında mola güney batı Paralia Apothika plajı, tesis kapalı gibi deniz kayalar şahane
Stou Giorgio yemek 40 E (domuz eti fırında, mantar, köfte, Harmony salad, şu) çok sakin bu kez
Eve dönüş ve sahilde yürüyüş
Gün 6
Evde kahvaltı
Nea Mori Manastırı
Terkedilmiş kasaba Anavatos, çoğu yer kapalı tek cafe var
Avgonima köyü tepede, kahve ve tatlı 7 E
Lithi sahil, çok rüzgarlı atıştırma Tria Aderfia 17 E (kabak çiçeği köfte, ot haşlama, beyaz şarap karaf 50 CC)
Eve dönüş mola
Fine dining kale içinde Vradipus 22E (4 çeşit mini meze: peksimetli salata enfes, keçi gravyer enfes, soslu et mükemmel, fava + 50 CC beyaz şarap) sonunda likör ikram sunum şahane
Gün 7
Volissos gidiş (kayalık yollar)
Dik kasaba girişte kahve 7.3 E
Kale tırmanış
Kuzeye yolculuk, yolda mola Pitos
Kuzey koyu Nagos beach, denize gir çık
Lagkada köyü balık lokantası yemek 37 E (kabak kızartma, patates kızartması, ot haşlama, mltekir ızgara, köfte, uzo 20’lik)
Dönüş market alışverişi
Gün 8
Bizans Müzesi
Citrus Müzesi 12 E kahve X2 + limonlu pasta
Agia Fotini deniz molası
Feribot dönüş
Sakız için kritik tavsiyeler…
Yine uzun paragraflar yerine bir daha gitsem nasıl yaparım havasında yap / yapma veya aman kaçırma / sen bilirsin şeklinde notlarım:
Konaklama
The Garden isimli muhteşem bir yerde kaldık; şiddetle tavsiye ederim… Zira merkezde, en civcivli bölgenin hemen yanı başında ama sessiz bir yerde; eski bir yerleşkenin yenilenmesi ile yapılmış harika bir apart daireler kompleksi. Binalar taş, ya özgün ya da orijinaline sadık kalınarak yenilenmiş bir tasarım ile gerçek bir Yunan adası deneyimi sunuyor. Sahipleri Fotini ve eşi de o kadar misafirperver ve tatlı insanlar ki arkadaş olduk. Hatta Türkçe öğrenmekte ve epey ilerletmiş olan Fotini ile taze arkeoloji öğrencisi yoldaşım Melike birlikte karşılıklı ders bile çalıştılar.
Biz rezervasyonu Booking.com ile yapmıştık. Ama çok mutsuzuz; çünkü sahte hesap kurbanı olduk. Konaklama yerimizden ve sahiplerinden çok memnunuz ama bir dahaki kalışımızı booking ile yapmayacağız. Sorunu çözdüler ama birkaç uluslararası telefon görüşmesi ile yarım günlük stresli bir krize maloldu.
Yemek
Kale’de kahve : Kale içinde şehir merkezi tarafındaki kapıdan geçer geçmez bir meydana bakan 3 mekan var. Bunlardan ikisi restoran biri cafe zaten. Her daim şenlikli ve hareketli, servisi makul fiyatları da lezzeti de güzel.
Dolphina… Aman diyeyim! Gitmeyin bence, ya da bile bile lades diyerek gidin. Bloglarda, instagram hesaplarında tavsiye edilen yerlerden biri. Merkezde deniz kenarındaki birkaç tavernadan en popüleri diye ilk gece gittik. Siparişlerimizin bir kısmı berbat, bir kısmı vasat bir kısmı iyi geldi. Kalamar kayış gibiydi mesela; ben böylesini hiç bir Yunan adasında hiçbir lokantada yemedim. Karides güzeldi, midye saganaki fena değildi. Fiyat toplamda kötü değildi ama değmez; o bütçeyle hatta daha azına misliyle lezzet deneyimledim.
Değirmenlerin orada tek bir lokanta var: OYZEPI. Çok basit ama verimli bir menü sistemi var… Ya deniz mahsulü ya da et seçiyorsunuz, yanına da ne içeceğinizi tercih ediyorsunuz. Gerisi fiks menü gibi günün mezelerinden geliyor. Favadan sardalyaya, hamsi kızartmadan peynir saganakiye, salatadan karidesine her şey lezzetliydi. İki kişilik şaraplı menü 25 Euro bize yeterli olurdu aslında… Ama günde iki öğün yiyince acıkıyorsun. Bir de adaya yeni gelmiş olmanın getirdiği deniz ürünlerine karşı bir açgözlülük oluyor. Biz fazladan duble peynir ve salata ile 36 E2ya kalktık. .
Sakız’da tek bir yerde yiyelim derseniz adres budur: Stou Giorgio Merkezden 5 dakika araçla 20 dakika yürüme mesafesinde ama çoğunlukla yerel halkın gittiği bir aile işletmesi. Sakız’a tepeden bakan nefis bir manzarası var. Ama asıl konu lezzet! Ben böyle muhteşem mantar ömrümde yemedim. O kadar güzeldi ki ikinci kez gittik… İki farklı menü şöyle: 1 – mantar, köfte, Grek salata, sosis, ballı peynir kızartma, beyaz şarap 50’lik ile 40.5 E; 2- domuz eti fırında, mantar, köfte, Harmony salad ile 40 E. Ama hafta sonları kalabalık oluyor yer ayırmak isteyebilirsiniz.
Bir başka özel Sakız deneyimi Vradipus oldu; kale içinde Yunan mutfağını modernle buluşturmuş füzyon bir seçenek ve fine dining tadında. Ne yeseniz muhteşem sanırım.
Merkezin biraz kuzeyinde minik bir balıkçı kasabası var: Lagkada Burada biz gittiğimizde az sayıda açık lokanta vardı, sezonda biraz daha fazla olur tahminim. Her şey çok taze ve lezzetliydi ; ama özellikle tekir harikaydı.
Ünlü volkanı plaj Mavra Volia çıkışı acıkınca Emporios’ta yiyelim dedik. Böylesi bir program için uygun. Adada yediğimiz en pahalı yemek oldu; ama porsiyonlar çok kocamandı. Kalamar, şişte kabak, patates, peksimetli salata ile 3 biraya 54 E verdik. Bebek kalamar ve çöp şiş kabak kızartması efsaneydi. Chios birasını burada deneme fırsatım oldu; ben beğendim.
Batı yakası programımız erken bitince tam öğün değil de atıştırmalık oturduk. Tria Aderfia diye Lithi plajında tek açık yerde 17 E’ya kabak çiçeği köfte, ot haşlama, beyaz şarap karaf 50’lik iyi bir lezzet / fiyat paritesiydi.
Turistik Kasabalar
Pyrgi… Adanın en ünlü iki kasabasından biri; yeni Allahın emri. 🙂
Olimpi … Pyrgi’nin dibi ve çok tatlı bir yerleşke yani gitmezsen döverler.
Mesta … Sakız’ın göz bebeği; biraz turistik olmuş ama hak ediyor.
Nea Mori Manastırı… Gitmeyeni dövmüyorlar ama adanın ortasındaki tapelere tırmanmak ve buradaki enfes manzara ile harika yerleşkeyi dolaşmak için değer.
Terkedilmiş kasaba Anavatos… Fotoğraflardan azameti anlaşılmıyor. Çok farklı bir yerleşim; ama maalesef restorasyon çalışmaları nedeniyle çoğu ziyarete kapalı. Yine de programa alınması tavsiye edilir.
Volissos … Yine bir taş kasaba daha diyerek biraz duygun gittik. Ama yokuşlu yolları, batı sahillerine tepeden bakan kalesi ve sürprizli sokakları ile bizi çok mutlu etti.
Avgonima … Anavatos ve batı rotasında yol üstüne, girin bir kahve için zaman varsa, aten bir saatte biter.
Kuzeye yolculukta yolda küçük bir kasaba Pitos… Yolunuz geçerse tatlı bir mola.
Müzeler
Sakız Müzesi… Ben böyle bir keyifli içerik ve manzara beklemiyordum; iyi ki gitmişiz! Hem modern binası hem alan düzenlemesi, hem manzarası hem de içeriği harika. Sakız adası ve sakıza dair her şeyi çok güzel, kompakt ve keyifli bir kürasyon ile sunmuşlar. Bence kesin gidilmeli. Üstelik Pyri’den Mavra Molia yolu üstünde! Giriş 4 E ama değer.
Arkeoloji Müzesi… Meraklısı için gitmeye değer; ama bizdekilerin yanında sönük kalıyor. Giriş 4 E.
Citrus Müzesi… Aslında biz müzeyi gezmedik 🙂 Ama o kadar güzel bir bina ve yerleşke ki orada saatler geçirdik. Bahçesinde çok tatlı bir kafe var; lezzetli de menüsü. Turlar buraya geliyor genelde; eski bir konaktan çevrilmiş özel bir müze. Güney rotasında harika bir mola noktası.
Bizans Müzesi … Kapısından bakıp geri döndük. Pek bir şey yok, çok özel merakınız yoksa girmeye de gerek yok (4E)
Plajlar
Mavra Volia plajı dillere destan… Benim de ilk Sakız ziyaretimde en çok aklımda kalan burasıydı. Zira volkanik siyah çakıl taşlarından bir plaj ve nefis denizi var. Gitmeyeni bu kez ben döverim! 🙂
Güney batıda Paralia Apothika isimli bir plaj. Biz güney rotası dönüşü deniz molası için girdik; Mesta’ya 15 dakika mesafede. Normalde kayalıkların üstündeki tesisten sahile teleferikli servis varmış; ama biz gittiğimizde kimse yoktu. Plajın bir tarafındaki kayalıkları keşfe çıkarsanız kendi özel bakir plajlarınızı bile keşfedebilirsiniz.
Lithi sahil… Batı yakasının en popülerlerinden. Hakikaten de tatlı bir kum plaj ve tesis de var. Ama bizim gittiğimiz gün fırtınaya denk geldik; denize giremedik.
Kuzey plajlarından Nagosbeach… Kuzeye bakan birçok minik plajdan biri. Yerleşkenin içinde yer alıyor ve yoldan yürüyerek iniyorsunuz. Sezon dışı üç beş kişi vardı; ama eminim sezonda popüler bir yerdir. Denizi çakıllı ama hızlı derinleşiyor, keyifli bir mola.
Agia Fotini… Burası da merkeze yakın, tesislerin bulunduğu popüler bir plaj. Çakıllar burada harika bir bej tonunda. Denizin ve plajın özel bir şahaneliği yok ama sezon dışında da uzanacak konforlu ahşap şezlonglar ve bambu şemsiyeler bulduğumuz ve hatta içecek servisi bile olduğu için biz çok mutlu olduk.
Ayrıca Notlar:
Her lokantada bir büyük su ve ekmek fiks geliyor ve yaklaşık 1.5 E su ve 0.5 E / kişi ekmek parası geliyor.
Merkezde ve özgün bir yerde konaklamaktan çok mutluyuz. Her yere kolaylıkla gidebildik (adada en uzun mesafe 1 saat) ve her seferinde eve dönmekten de mutluyduk.
Adaya genelde sabah ve akşam feribot var (Çeşme’den 35-40 dakika zaten)… Günü verimli kullanmak için çoğunlukla sabah gidiş akşam dönüşler tercih ediliyor. Sezonda kalabalık oluyor; ama sezon dışı giriş çıkış rahat.
Biz ilk iki günü merkezin tadını çıkarmak için yaya geçirdik; son 5 gün araç kiraladık (sezon dışı 25 Euro bugüne kadar verdiğimiz en iyi rakam). Özellikle farklı bir yerde konaklamayı seçmiyorsanız veya kendi aracınızla gelmiyorsanız böyle son günlerde tavsiye ederim. Böylece sabah kaldığınız yerden çıkış yapınca arabaya eşyaları koyup istediğiniz yerde istediğiniz gibi günün tadını çıkarabilirsiniz.
Sakız’dan ne alalım…
Fazla düşünmeye gerek olduğunu sanmıyorum: Sakız! Sakız’ın elli tonu daha doğrusu… 🙂 Sakızı saf olarak alabilirsiniz ki her şeye koyabilirsiniz. Ya da mandalinalı, portakallı gibi seçeneklerini deneyebilirsiniz. Veya bin bir çeşit reçelli kavanozlara saldırabilirsiniz (ben sırf meraktan fıstık reçellisini aldım). Tabi bir de sakızlı lokumlar, sakızlı içecekler, sakızlı tatlılar var. Ama bir Allah’ın kulu sakızlı muhallebi yapmamış ona şaştık! İlla kaşıkla macun şeklinde (bazen buzlu suda) yiyeceksiniz.
Alkollü içeceklere gelince… Burada da Uzo çeşitleri var; biz bir lokantada içip beğendiğimiz şişeyi tercih ettik. Ama Sakız’ın Midilli gibi köklü bir uzo kültürü yok. Chios Birasını ise ben çok beğendim; tavsiye ederim.
Hediyelik eşyada bir numara Pyrgi desenli çantalar… Tabi bunların çeşitli varyasyonları da var. Anahtarlıklar, aynalar, kupalar ve bilimum ıvır zıvır. Ben kullanabileceğim anıyı tercih ediyorum; o yüzden bez çanta aldım. Herkesin zevkine bütçesine göre hediyelik var.
Ve tadına vara vara…
En başta söylemiştim… Biz yoldaşım Melike ile önce adalar turu planlamıştık ama vazgeçtik. Hem yoğun bir yaz programı sonrası kışa girmeden dinlenmeli bir tempo istedik. Hem de resmi sezon bittiği için feribot seferleri seyrekleştiğinden vaktimizin çoğunu yollarda geçirmek istemedik. Yani özetle sindire sindire Sakız’ın altını üstüne getirmek daha çekici geldi.
Öyle de yaptık!… Sanırım Sakız adasının en az bir kez geçmediğimiz yolu, görmediğimiz coğrafyası kalmadı. İlk iki günü merkezde geçirerek tüm sokakları ve müzeleri ile ada kültürünü sindirdik. Güney rotasını iki kere yaptık ki burada çok popüler destinasyonlar olduğu için hak ediyor. Bir gününde orta belinden batıya geçip tepeleri ve batı sahillerini keşfettik. Bir günü tamamen kuzeye ayırdık ki ne iyi yapmışız; ada doğasının bambaşka bir yüzüyle karşılaştık. Buradaki yoğun taşlık arazinin farklı bir büyüleyiciliği var. Son günü de eksik kalanı tamamlamak ve deniz kenarında keyif yapmak için ayırdık; bu da yerinde bir karar oldu.
Bizim topraklara yakınlığı vesilesiyle Sakız da bir miktar Türkleştirdiğimiz adalardan… Gidiş geliş bu kadar rahat olunca çok Türk ziyaretçi oluyor tabi. Buna göre de yer yer bizim su kurnazı turizmcilerimizden araklanmış taktikler görebiliyorsunuz… Her masaya ücretli su ve ekmek çakmak gibi. Bazen hepimizin bir arada olduğu zamanı gözleri dolarak anan, bazen de bizim memleketin insanından bezmiş yüzler görebiliyorsunuz. Arabayı kiraladığımız yerdeki aslen Gökçeadalı amca nasıl askerdeki dayaktan kaçtığını anlatırken mesela. Ya da plajdaki şezlongların kullanımına dair işletmeci ile tartışan insanımı görünce.
Ama asıl konu ortak paydalarımızda mı buluşacağız yoksa farklılıklarımızla mı bozuşacağız? Beni en çok duygulandıran iki şeyden biri Sakız Müzesi’ndeki geçici özel sergi oldu… Burada savaş sonrası adaya ana karadan gelen Rum göçmenlerin anlattığı arafta kalma hissi; yani ne oralı ne buralı olmanın hüznü anlatılıyordu. Diğeri de ev sahiplerimizin bizi kucaklayışı… Biri Mısır göçmeni bir ailenin marangoz babasının muhasebeci oğlu; diğeri Sparta kanı taşıyan Makedonya göçmeni koca yürekli kadın. İkisi Pire’de üniversite okurken tanışıp aşık olmuş. Adam karısına bakarken gözleri parlıyor; kadın gülümsemesi ile odayı aydınlatıyor. Kendi elleriyle yaptıkları kapıları, itinayla hazırladıkları kahvaltı sepeti de anlatıyor aslında. “Bir gece daha kalın bizden olsun” diye uğurluyorlar bizi… Ben Sakız’a bir daha giderim sırf bu “hayalleri emekle birleştirsen saray olur” hissi için. Ama kalamarımı, karidesimi, ahtapotumu da yerim! 🙂
Hakkında uzun yıllar güzel hikayeler dinleyip hedef koyduğum bizim yakaya yakın adalardan İkaria’ya Türkiye limanlarından direkt geçiş yok. Bu nedenle biraz teferruatlı bir planlama gerekiyor. Ama çok zor değil; çünkü komşumuz Yunanistan sağolsun adalar arasında sık, konforlu ve ekonomik feribot seferlerini optimum seviyede işletiyor.
İkaria’ya en kolay zıplama Samos (Sisam) adasından; ona da Türkiye yakasından en yakını Kuşadası limanı. Daha önce Samos’a feribot biletini online almıştım (bilet.com) ama biletleme ve check-in Kuşadası limanının hemen dibindeki Meander Turizm tarafından yapılıyordu. Samos aktarmalı İkaria bileti için önce yine online almaya çalıştım; ama Türkiye’den Samos’a giden feribotların vardığı iki farklı liman ile Samos’tan İkaria’ya giden feribotun limanı farklı (evet Samos’ta 3 liman var). Her biri arasındaki mesafeyi de tahmin edebilsem de feribottan feribota geçiş bulmacasının içinden çıkmakta zorlandım. Bunun üzerine Samos turları da düzenleyen Meander’e başvurdum. Sağolsunlar kendileri konuya çok hakimler ve profesyonel bir biçimde çözdüler. Üstelik kombine biletler için kendim alsam vereceğim bedelden pek de fazla fark vermemiş oldum! Ayrıca dönüşte Samos’ta Pythagorion’da bir gece kalmak istedik; onu da çözmüş olduk. Sonuçta feribotlar şöyle oldu:
Gidiş: Kuşadası – Samos (Vathi Limanı) sabah gidiş; otobüsler Karlovassi limanına geçiş; Samos (Karlovassi Limanı) – İkaria (Evdilios Limanı) öğleden sonra geçiş
Dönüş: İkaria (Evdilios Limanı) – Samos (Karlovassi Limanı) öğlen gidiş; otobüsle önce Vathi sonra Pythagorion geçiş; ertesi akşam Samos (Pythagorion Limanı) – Kuşadası dönüş
Feribot yolculuğu beklediğimiz gibi sorunsuz ve keyifliydi; zaten yapacaklarımızın heyecanından zamanın nasıl geçtiğini anlamadık. Ama Samos girişinde pasaport kontrolünde çok bekledik. Feribotta en arkaya oturup yanaşır yanaşmaz sotede bekleyerek limana ilk atlayanlardan olmadığımız için sıranın en sonlarında yaklaşık 1 saat bekledikten sonra adaya giriş yapabildik. Çakallık yapıp siz de erken girin demiyorum; zira zaten otobüsü beklerken öğlen saati Vathi’de limanda oturup soğuk kahve içmek dışında pek yapacak bir şey yok. Biz de öyle yaptık; otobüs durağına yakınca bir yerde, deniz kıyısındaki esintiden faydalanarak biraz ferahladık. Ama önce otobüs saatlerini kontrol ettik; tarife çok değişken olmasa da size de aynısını öneririm çünkü zaman zaman değişiklikler, özel durumlar olabiliyor.
Vathi – Karlovassi arası otobüsle yaklaşık 1 saat sürüyor ve yol deniz kenarından keyifli bir rotadan geçtiği için keyifle dışarıyı ızleyebilirsiniz. Feribot saatinden biraz erken vardığımız için yine biz soğuk kahve ile serinledik. Zaten Karlovassi’de dolaşacak çok yer yok; ayrıca öğlen saati pek çok dükkan siesta yaptığından kapalı. 16:25’te kalkan dev feribot limana erken geldiğinde biz önce bu başka adaya herhalde dedik. Meğer bu kocaman mavi gemi adalar arası zıplayan, Mikanos dahil pek çok destinasyona yolcu taşıyan bizim de aracımız olacakmış. Çok katlı (sadece 2 katı araç için), klimalı salonları ve kocaman açık ve kapalı terasları olan bu iri kıyım feribotta hem çok rahat ettik hem de Samos’un ve İkaria’nın kuzey kıyılarını zevkle izleyerek seyahat ettik. Tam zamanında da Evdilios’a vardık.
Araç kiralaması için önceden rezervasyon yapmıştık… Kesinlikle tavsiye ederim zira adada araba sayılı ve hem bulup bulmama hem de külüstür bir şeye denk gelme riskine değmez. Biz de limana yürüme mesafesindeki ofisten aracımızı teslim alıp yaklaşık 1 saat mesafede, adanın güney tarafında Therma’daki evimize yola çıktık. İkinci sürücüyü yazdırmak için fazladan ödeme gerekmedi. Tatil boyunca da adanın dar ve virajlı yollarında bu şekilde dönüşümlü kullanarak rahat ettik.
İkaria’da 5 Samos’ta 1 Gün
Uzun uzun cümleler kurmak yerine İkaria’da geçirdiğimiz brüt 5, net 4 gün (yollar yarım gün veya fazlasını yer) ile Samos’taki net 1 gece 1 gün programını madde madde yazıyorum ki okumuası kolay olsun… Bu arada bizim seyahat tarihi Temmuz 2023:
Gün 1
9:00 – 11:30 Kuşadası -Samos feribot yolculuğu & pasaport kontrol
11:30 – 13:30 Samos’ta Vathi limanda soğuk kahve molası
Nas Plajına geçiş, araç park edip aşağı merdivenlerden iniş & plajda keyif (çok güçlü akıntı ve dalga olan, yüzmekten çok denizde oynamalık ama çok güzel & çıplak takılanlar var, serbest)
Gün batımı için Karimalis Bağevi’ne geçiş ve akşam yemeği (vejeteryan fix menü & 1 kadeh şarap 35 E / kişi – her şeyi kendi yetiştirdikleri ürünlerden yapıyorlar, tatlı bir ekip özellikle ev sahibi hanımefendi ve Spartalı garsonumuz)
Therma’ya gece yolculuğu & Dolunay
Gün 4
Therma’da evden haşere nedeniyle erken çıkış ve termal sularında sakinleşme
Evdilos limanına geçiş ve kasaba turu (1-2 saat yeterli)
14:30 feribotuna yolcu bindirme ve Armenitis’e geçiş
Armenitis’te Kirki Rooms aile işletmesinde oda kiralama (manzarasız küçük iki kişilik oda 40 E – temiz ve denize nazır ortak terası çok keyifli)
Armenistis küçük plajında deniz molası
Armenitis’te Mouragio Tavernasında muhteşem yemek (harika kadayıflı ballı peynir kızartma, kabak kızartma, leziz sıcak sarı tava ekmeği, şehriye pilavlı oğlak yahni, muhteşem havyar tarama & yerel beyaz şarap – 2 kişi 38 E)
Otelde teras keyfi & yatma borusu
Gün 5
Armenistis küçük plajında deniz keyfi
Öğlen Evdilios’a geçiş ve araç teslim
14:30 feribotu ile Samos Karlovasi limanına yolculuk (yaklaşık 1 saat)
Karlovassi – Vathi otobüs yolculuğu (yaklaşık 1 saat – 5 E / kişi)
Vathi – Pythagorion arası otobüs yolculuğu (yaklaşık 20 dk – 1.7 E / kişi)
Otel Pegasus’a yerleşme (eski mobilyaları ile retro kalmış ama orta boy temiz ve bakımlı bir otel – 2 kişilik oda 1 gece 80 E)
Pythagorion sokaklarında keyifli bir tur & nefis dondurma (herkes burada çok şık ve bakımlı, ayrıca hava çok pozitif)
Çarşıda alışveriş (burada çok güzel özgün tasarımların olduğu butikler ve uygun fiyatlı keten / ipek elbiselerin olduğu mağazalar var)
Mermizeli Restoranda harika bir akşam yemeği (geleneksel Yunan mutfağına nefis bir modern dokunuş – Mermizeli salata, muhteşem basmati pirinçten muhteşem pilavlı ızgara kılıç balığı, sarımsaklı ekmek, castle isimli yerel peynirli sebze ızgara & 20 ml Hera Uzo – sahibi Maria ile tanışma fırsatı – 2 kişi 65 E)
Otele dönüş ve yatma borusu
Gün 6
Erken kalkıp Pythagorion Heraion antik kalıntılara gidiş (taksi 13 E) alanda gezi (giriş 6 E / kişi) & tanrıça Hera’ya selam
Panagia Spiliani manastırına ve ardındaki kutsal mağaraya ziyaret (Heraion’dan taksi 14 E)
Manastırdan aşağı yürüyüş ve plaja varış
Pythagorion kalıntılarının yanından deniz keyfi
Pythagorion kale müzesi, bazilika ve diğer kalıntılar gezisi
Çarşıda soğuk kahve molası
Alışveriş & otele geçiş, toplanma
18:00 feribotu ile Pythagorion – Kuşadası yolculuğu (yaklaşık 1.5 saat ve deniz dalgalı ise sallantılı)
İkaria için kritik tavsiyeler…
Yine uzun paragraflar yazmak yerine bir daha gitsem nasıl yaparım havasında yap / yapma veya aman kaçırma / sen bilirsin şeklinde notlarım:
İkaria’da konaklama için Armenitis favorimiz. Therma da güzeldi ama kuzey denizi bir tık daha keyifli ve kuzey kasabaları turiste de alışık olduğundan bir tık daha konforlu ve rahat.
Araç kiralarken rezervasyon yapın mutlaka demiştik. Bir de aman diyeyim google haritalara değil size verilen tavsiyelere uyun! Bizi navigasyonun yönlendirdiği dağ yollarından bazıları bildiğin toz toprak, hatta kayalık idi ve çok yavaş ilerleyebildik. Genel olarak adanın kuzeyinden ve güneyinden giden sahil yolu popüler, ada ortasından dağlardan geçenlerin bazısı iyi bazısı değil.
Güneyde bir akşam Agios Khrykos’ta akşam yemeği tavsiye edilir. Biz arkeoloji müzesine yetişemedik onu da deneyebilirsiniz. Ayrıca başka adalara buradan zıplanıyor… Bir dahakine mutlaka diye kenara yazdık.
Sabah Therma termal sularını ve bu tatlı minik kasabayı tatmanızı tavsiye ederim. Yarım gün geçirmek için keyifli. Aslında kalmak için de fena değil ama biraz uzak kaldı diğer lokasyonlara. Kışın ya da sonbaharda o sıcak su harika olur ama!
Seyşel Koyu adanın en meşhur yeri… Herkes bunu yazıyor, çiziyor, anlatıyor. Evet çok güzel; ama görmezsem ölmem bence. Bir de yolu epey zorlu, öyle laylaylom terlikle gidilmez; bayağı kayalardan iniyorsun küçücük koya. Ve de asıl sorun devasa bir girinti oluşturan kayalık dışında gölge yok; o da biz öğlen gittiğimizde parsellenmişti. Su hakikaten enfes ve turkuazın mavinin dibi… Ama sabah erken veya öğleden sonra gitmek lazım; öğlen bizi zorladı.
Pek çok insan İkarus Kayasında mühim bir şey yok yazmış… Bence öyle değil. Adaya adını veren mitolojik hikayenin çok katmanı olduğu gibi burada da enerjisi çok yoğun. Mermer gibi beyaz taşlar, doğal kayalık yapısı çok etkileyici. Bir de İkarus kayası karşında bir festival alanı yapılmış; orada bir etkinliğe denk gelmek şahane olur.
Güney kıyısında Paralia Xilosirtis plajı gözden kaçabilecek mütevazılıkta ama enfes bir yer. Denizi çok keyifli, doğal kayalardan suya atlanabilecek iskelemsi bir uzantı var ve birde sahile inen merdivenlerin başında duş yeri var! Plajlarının doğallığı ile ünlü İkaria’da bu ender rastlanır bir konfor. Zaten diğer turist dolu plajlara oranla bolca aile gördük; belli ki ada sakinlerinin tercih ettiği bir yer.
Aynı yerde Arodou Tavernasında yemek yemelisiniz! Biz deniz mahsülleri ve yerel şarap tercih ettik ki muhteşemdi. Ama oğlak eti ile ünlü imiş, bir dahakine onu deneyeceğiz.
Adanın kuzeyine yakın ama ortasına doğru içerlerde Raches kasabası yine mutlaka görülmeli listesindeki yerlerden. Bize atla deve değil imajı bıraktı. Vaktiniz varsa görün elbette; ama asıl buranın festivalleri meşhurmuş. Biz bir türlü yakalayamadık… Hatta İkaria ada olarak yazları her akşam sabah kadar içilip yenilip dans edilen yerel festival geceleri ile meşhur. Bunlardan en büyüğü de Raches’de olurmuş. Bir dahaki listesinin en başında bu var!
Armenistis keyifli bir deniz molası için de, konaklamak için de, lezzet durağı açısından da en keyif aldığımız yerlerden.
Armenitis’te Kirki Rooms aile işletmesi konaklama için uygun ve konforlu.
Armenistis’te mutlaka Mouragio Tavernasında yemelisiniz; her şey harika siz seçin!
Nas Plajı da İkaria muhteşem listesinin başlarında… Burası da bakir bir doğa parçası; yularıda var ama aşağıda tesis yok, sadece şemdiye sezlong kiralayan bir amca var. Gün batımı ile ünlü; hakikaten günü burada bitirmek keyifli olur.
Biz özellikle bir şarapevi deneyimlemek istedik.. Karimalis Bağevi’nde her şeyi kendi yetiştirdikleri ürünlerden vejeteryan fiks menü tam bir lezzet şöleni. Burada da gün batımı şahane.
Evdilos kasabası adaya giriş ya da çıkış yapılan liman olduğu için zaten mecbur yolunuz geçer. Burada sokaklarda bir iki saat yeterli.
Peki İkaria’dan ne alalım…
Öncelikle İkaria alışveriş ve benzin açısından Samos gibi daha kolay erişilen adarala oranla bir yık pahalı, bunu bilin… Ama adaya dışarıdan gelen her şey için ek maliyet olduğundan bu anlaşılır bir şey. Özellikle giyim kuşam, aksesuar gibi şeyler yan ada Samos’ta hem daha çeşitli hem daha uygun. Ama yine de her adada bazı özel butiklerde özel tasarım ürünler karşınıza çıkabiliyor.
Bizim en çok hoşumuza giden Raches’teki İkaria yaşam tarzı temalı ürünler oldu. Bütçemiz kısıtlı olduğundan kahve kupası, bardak gibi ürünlerden anı olsun diye aldık. İstanbul hayranı bir hanımefendinin işlettiği mağazada ben bir de özel tasarım bir kolyeye aşık olup aldım. Ama asıl Armenitis’te Mouragio Tavernası yanında girdiğimiz butikte vakit ve para saçtık. Çok zevkli, seçme tekstil ürünlerinin olması yanında sahibesinin cazibesi bizi etkiledi. Sabah deniz kenarındayken olgun yaşında bile zarif hatlarına, ipeksi kır saçlarına ve sırtındaki dövmelerine gözümüz kaymıştı. Butik vitrini önünde, askıdaki giysilere merakla bakarken içeride onu görünce ayrı bir heyecanlandık tabi. İyi ki askılı, ipekli ve çeşitli floral desenli elbiselerden değil de keten olanlardan almışız… Zira Samos’ta herkesin sırtında görünce “bu elbiseyi kesin belediye dağıtıyor” dedik; adı “belediye elbisesi” kaldı!
Yeme içme konusunda alışveriş yapıp, saklama ve taşıma derdiniz yoksa mutlaka İkaria keçi peynirini ve yerel şaraplardan almanızı öneririm. İkaria keçileri kadar keçi peyniri ile ünlü ve her yemekte bir çeşidini tama fırsatımız oldu. Ama hafızalarımıza altın harflerle kazınan Agios Khrykos’ta yediğimiz kızarmış peynir oldu; hellimi andıran ama tuzsuz bir lezzetteki keçi peynirini ızgara yapıp üzerine balzamikli bir sos dökmüşlerdi. Mouragio’daki kadayıfla kızartılmış keçi peyniri bununla yarışır ama o kadar süslemeye ben de yarışrıım sanki! Bizim deneyimimiz (burada şarap gurmesi olmadığımızın altını çizerek) yemek yediğimiz lokantalarda içtiğiimiz karaf şarapların (kırmızı, beyaz, roze hepsini denedik) bağevindeki markalı şaraptan daha keyifli bir tat bıraktığı oldu. Ama onlardan bulamadık giderayak… alan olursa haber versin!
Ve uzun yaşamın sırrı…
İkaria adası dünyada en uzun yaşayan insanların olduğu ikinci yer olarak geçiyor (ilki bir Japon adası: Okinawa). Ayrıca komünist avı zamanında Yunanistan’ın sürgün adası olarak da ünlenmiş. Mitolojik karakter İkarus’tan da ismini aldığını unutmayalım. Bu üç veri dışında bir de elimizde coğrafi bilgiler ve bir katım gözlemler var… 4 farklı zemin tipinin (kaya tipi diye diyebiliriz ki biri kayrak ve güney batı kıyılarında pırıl pırıl parlayarak ihtişamını gözler önüne seriyor) yer aldığı bolca dağlık / tepelik ve dik yamaçların denize kavuştuğu engebeli bir ada. Ayrıca bol bol temiz su kaynağı var. Bir de mutfağında deniz mahsülleri kadar keçi eti ve keçi ürünleri de yer alıyor.
Bütün bunların birleşiminden ben şu sonucu çıkarıyorum… Adalılar öncelikle doğal ve kaliteli gıda ile sağlıklı besleniyor orası kesin. Hareket etmek için bolca yürüyorlar; zaten pek fazla bir seçenek de yok, eve girmek bayır evden çıkmak bayır. Ada boyunca duvarlarda gördüğümüz grafitilerden anladığımız kadarıyla orak ve çekiç hala moda… Dolayısıyla komünist olmasa da toplumsal denge ve sosyal adalet konusunda hassasiyet hala var gibi. E zaten İkaria’lılara İkarus’un yani insan evladının yükselmiş bir örneğinin torunları diyebiliriz. İmece usulü yemeklerin içkilerin gırla gittiği, sabahlara kadar her yaştan, her türlü ada insanının çalıp söylediği, dans ettiği festivaller yani Panigiri adası İkaria… Yani hem sanatın sanat için değil toplum için yapıldığı, hem de hayattan keyif almanın öncelikler sırasında başı çektiği bir yer yani. Arada termal sularda çimmek de üstüne kreması sanki.
Böyle bir çıkarım yapabilirim hepsinden… Modern hayatın ve tüketim toplumunun araçları, özellikle şehirlerde, bizi sözde daha medeni, konforlu, hatta akıllı yaparken iyileştirmiyor. Bunların gölgesi altında kanımızı emiyor, enerjimizden besleniyor. Topyekün işe yaramaz demiyorum; ama biraz bokunu çıkardık gibi sanki! Bence uzun yaşamın sırrı bize yaşamın bahşettiklerinden iyi gelene kucak açıp paylaşmak; gelmeyene orta parmağı göstermekte. İkarus’a da bu yakışır!
Vulcan dilinde dedikleri gibi…“mene sakkhet ur seveh” yani “live long and prosper” ya da “uzun yaşa başarılı ol”